22 Aralık 2008 Pazartesi

yolculuk

efenim persembe gecesi filmova skola Zlin mensuplarinin duZenledigi sacma sapan bir partiye (ki partinin sacamaligindan bashetmek gerekirse.. aslinda hic gerekmeZ, valla. ama tek bir seyi anlatmak istiyorum. partiye gelen herkesten bir sise icki getirmesini istiyorlardi. benim de evde yarim siseden biraZ faZla raki vardi. dedim daha otantik icki mi olur. velhasil gecenin ilerleyen saatlerinde biri icmek istedi. koydum viski bardagindan hallice bi su bardagina, "uuuu magiiicc" nidalariyla da suyunu ekledim. icti biZimki. "iyy cok cikinn, cok aci buu" diyerek buZdolabindaki enerji iceceklerine yoneldi. bi 5-10 dakika ugrasip engelledim. fakat ben oradan ayrildiktan sonra bu dokmus rakisini buyuk bi bardaga, ustune de enerji icecegini. marifet gibi gelip gosteriyo bak naptim ben diye.. aferin dedim.. ne denir ki baska..) katilmak suretiyle cuma sabahi 7'de uyanabilmis ve bu vesileyle de ucagi kacirmistim. yaklasik bir saatlik bir taksi yolculugu ve taksiciye verdigim 1000kusur krondan sonra otrokovice'ye ulasmis ve bir bucuk saat boyunca tren bekleyecek oldugumunun bilgisiyle ferahlamistim. istasyon, gar, havaalani filan gibi yerlerde beklemekten daha fena bisey de yokmus bu arada, iyice kaniksadim boylece. neyse efenim, otrokovice-breclav arasi yolculugu da sag saglim atlattiktan sonra, breclav tren istasyonu icin ongorulmus olan bir bucuk saatlik bekleme macerasindan sonra bir sekilde viyana'ya ordan da havaalanina vardim. tabi dertler bitmiyor. degisen ucak 18:00'de, havaalanina varis saatim ise 14:00. thy'nin standi bile yok daha ortada, elimde kocaman bavul filan.. neyse orda da gecti Zaman bi sekilde. sonrasinda nihayet ver elini istanbul. tabi ucak degisimi sancili olmaZsa olmaZ bi is oldugu icin o geceki 23:50 iZmir ucagina yer yokmus pek tabii ki, degisen aktarma biletini sonraki sabah 07:00 icin verdiler. 21:30'da varmis oldugum istanbul'da da belirsiZliklerle dolu iki saat bekleyisin ve kostur kosturun ardindan 23:50 ucagindan yer bulundu. sabah 08:00de baslayan yolculuk da 17bucuk saatin sonunda nihayete ermis oldu.. ve yataga yattigimda yanima gelip benimle birlikte uyumaya baslayan bandit bey tum yorgunlugu, siniri stresi alip goturdu resmen.. bu huZur icin bile degermis onca eZiyete..

uyari: tam bu noktadan itibaren Zlin guncesi yerini iZmir guncesi'ne birakacak gibi.. bakalim..


17 Aralık 2008 Çarşamba

bugfix

o kendimi kaybettigim alisveris gununde asil amacim namesti miru denen sehir meydaninda gordugum ikinci el dukkanina gitmekti aslinda.. bir ay kadar once gormustum, cok eminim. ama iste bi turlu firsat olmamisti filan gidememistim. hah dedim sahane Zamanlama.. ama bugfix olmus.. sanki hic varolmamis gibi bombostu yeri.. dun de arkadaslarla bulusmak icin o civarlarda yururken bi baska ikinci el dukkani gordum. aha dedim tamam yarin kesin gitcem. bugun okuldan cikip hedefe dogru ilerlerken meydanin panayir yerine dondugunu gordum. aslinda cok ilginc. hemen her gun bi aktivite bi konser bi bisey oluyodu o meydanda. sonra kis geldi diye heralde sahneyi kaldirmislardi filan. bugun de noel paZari gibi bisey kurulmus, hoparlorlerden noel ilahisi tadinda sarkilar, 'gingerbread' kurabiyeleri, agaclar sunlar bunlar filan. ilk yarim saat kirkbes dakika yine buyulenmis gibi dolanip durdum. neyse ki hakim olabildim bu sefer kendime; bi kavanoZ peynir (peynir tursusu olmasindan supheleniyorum ama nasolsa hediye olcak diye rahatim da sanki bi yandan.. karisik duygular icindeyim aslinda) bi tane de bardakla kurtuldum. ama ilgincti cok. 2 saat kucucuk meydanda nasi gecti anlamadim bile. bi de kalabalik. dev bramburkymi yerken agac secen teyZeleri iZledim, sicak visne sarabi icen insanlar, meydandaki cani calan cocuklar yaslilar, noel ruhu filan falan derken, vallahi christmas town'a dusen jack gibi hissettim kendimi. ah bi de kar yagsaydi..

anafikir: noel Zamani ikinci el dukkanina gidilemiyo bu memlekette.. hep bi engeller biseyler.. neyse artik.

12 Aralık 2008 Cuma

cek sigarasi

bir suredir deginmek istedigim bir konuydu bu. nedir, sigara oldurur. turkiyedeki sigaralar olduruyor. kesin olduruyor yani. gorunen o ki, ingiliZce konusulan ulkelerdeki sigaralar da yine olduruyor.. kesin.
bir de cek sigaralarina bakalim.. "koureni muze zabijet". yani "sigara oldurebilir", ya da "smoking can kill". oyle bi kesinlik filan yok. sigara oldurebilir, ama ote yandan mesela araba da oldurebilir ama tabi ikisi de oldurmeyebilir, rahat olun gibi bir durum var..
alkollerini ve tutunlerini seviyo bu cek milleti, yapacak bisey yok..

11 Aralık 2008 Perşembe

alisveris..

biraZ once alisveristen dondum. utanctan uZun sure posetleri bile bosaltamadim. demin ama bu konuyla yuZlesmem gerektigine ikna oldum bir sekilde..
ya ne oldu bana anlamadim, o kadar sinirliyim ki. 2 saat suren alisveris maceram boyunca her dukkandan ciktigimda "salak miyim ben niye aldim bunca seyi, napcam ki bunlari ben" diye soylenip durdum. ama yeni bir dukkanda yine bir aklimi kaybetme durumu, cikista farkina varma falan. hakikaten bi ara korktum icimden alisveris canavari cikip her seyi satin alcak diye. 
misal su asagidaki sacma kucuk seyleri ilk girdigim dukkandan aldim. niye? o kadar fikrim yok ki.. gerci "animasyon, kukla, film, guZel seyler bunlar" konulu bi kendimi kandirma yasayabiliyorum kendileriyle ilgili. aslinda o dukkana hic gitmeyecektim, kendimden geciyorum adeta, goZum donuyo orda.. boyle kirtasiye gibi yerlerde hep oyle olur Zaten bana. asla ihtiyacim olmayan/olmayacak seyleri hemen o an almaZsam adeta ince hastaliga tutulup olecegimi soyleyen bi ses beliriyo icimde.. olmek istemedigim icin de aliyorum galiba ne bileyim. bi de bu sefer cisimi yapip cikmistim evden Zamanim da bol oldu.. ya bu cis meselesi buyuk reZillik aslinda. ilk alex goturmustu o dukkana beni. ben yine kendimden geciyordum tam hatta bi miktar gectim bile ama bi cisim geldi bi cisim geldi. aniden bi de, patladim patlicam. "tuvalet var mi kullanabilir miyim" diyecek kadar bile cekce bilmiyorum bi de.. neyse alex neye ugradigini sasirarak annelik etti yolladi beni tuvalete filan. ama annelige kaptirmis o ara cuZdanimi filan her seyimi de birakmistim giderken, daha faZla sapitmayayim diye o ana kadar toparlayabildiklerimin parasini odemis. oyle apar topar cikmistik dukkandan hemen. ama iste dedigim gibi bu sefer oyle olmadi. insan kucuk diye alir mi her seyi ya, bu kadar mi kendini bilmeZ..
neyse sonra ordan ciktim, baska dukkanlara bakmaya basladim. daha normal sartlarda bi kirtasiye buldum oraya dadandim. kucuk diye ajanda aldim ordan da.. diyecek soZ bulamiyorum kendime, aZ da kiZmadim ciktiktan sonra da neyse.. sonra bilmiyorum naptim bi cicekci hatirliyorum, tohum aldim bi suru. babama diye aldim ama eminim ki bilincaltim giZli giZli "eheee, bunlar da kucuk kii" diye dusunuyodu o sirada.. arada baska bi dukkan daha oldu mu gercekten bilmiyorum ama sonrasinda supermarkete gittigimi hatiliyorum. orda da yine sacma sapan bi alisveris.. su asagidakileri aldim ordan da kimin ne isine yariyacaksa.. ya bi de bundan sonrasi, daha dogrusu cicekciden itibaren sanirim hediye alayim gaZindaydim.. gerci simdi boyle afise etmem ne kadar dogru bilemiyorum ama.. neyse "noel bayrami" cikolatasi tadindaki seyi annanemlere diye dusunup aldim. ama cikolatadan yapilmis yilbasi agaci suslerini kime niye vercem o kadar fikrim yok ki.. en son ne Zaman agac susledim hatirlamiyorum bile..
kucukken kare legolari gumus rengi ya da benZer pariltili renklerdeki kagitlarla kaplayip kendim yapardim bir takim susleri, onu hatirladim simdi.. neyse..
en son oyuncakcidan cikarken 900kusur kronluk bir alisverisi onaylamak uZere pin tusluyodum.. oyuncakci ne ya.. deli miyim niye 80 ytl'den faZla para harciyorum oyuncakcida?!

ya en son paZardan gecerken o sacma balkabaklarindan aldim, koca paZarda 3 tane vardi sade. mevsimi mi gecti noldu bilmiyorum, hepsini aldim. biraZ da mandalina aldim.
bi garip burdakiler, mandalina yediklerini hic gormedim. ama portakali mandalina gibi soyup yiyolar, hic bicak catal kullanayim gibi bi kaygi yok..

bir de alisverise 9:28 otobusunu kullanarak gittim.. otobusteki en genc insan en aZ 60-65 yasindaydi.. ve baya da doluydu otobus.. hepimiZin elinde kolunda paZar cantalari tin tin gittik sehre.. muhtemelen donuste de ayni ekip olacaktik otobuste ama hem posetlerim cok agirdi, hem o saatteki otobus beni evimin uZaginda birakacakti (ya evet bi de boyle bi durum var, 33 ise otobus numarasi 2 durak yurumek gerekiyo eve kadar, 33w ise birakiyo evin onundeki duraga.. ilk Zamanlar aZ kiZmadi soforler bana, anlamiyorum bi de ne diyolar bos bakiyorum filan), hem de "aa hala cebimde para kalmis accik, olmadi simdi" dedigim icin sanirim taksiyle dondum..
boyle hakikaten "sapsal misin napiyosun be" diye tokat atasim geliyo baZen kendime..

ha ama her seye ragmen, biblolarla ilgili kafam halen calisiyo. yani o suur kaybetbe durumu olmuyo neyse ki. bir iki bakip "sirin ama kimin ne isine yarar ki, biblo iste. delirmedim daha o kadar" diyip yerine koyabiliyorum..

10 Aralık 2008 Çarşamba

aklima gelmisken..

deniz hanim'in [ki bi blogu biseyi olsaydi da link verseydik diye o kadar da direttik ama, olmayinca olmuyo demek ;)] koltugun ne renk sorusu uZerine bu konuya deginmem gerektigini fark ettim.. en aZindan bir gun alex hanim'in provokasyonlarina dayanamayip o korkunc ortuleri kuklaya sac kendime ceket yapmak gibi sacma amaclar ugruna parcalamadan once kendilerinden bahsetmem gerekiyordu..
gerci kabul ediyorum, nisbi anlamda daha iyiler ama ne bileyim.. boyle tuylu muylu seylere hic isinamamisimdir, ondan belki..
bi de takim olmalari sanirim iyice tuZ biber oluyor.. boyle islevsiZ aile gibi..

home sweet home!

bu yaZiyi huZurlu, sicak, rahat, boyle ohhh diye evimden hem de "legal" olarak yaZiyor oldugum icin ne kadar mutluyum anlatamam.. sonunda baglandi internetim. hem de o kadar cabuk oldu ki anlayamadim bile..
ama daha oncesinde kablonun eve getirilis surecini anlatmak istiyorum. efenim yine malum komunist donem aliskanligi olduguna inandigim bir sistemle baglamaya calistilar kabloyu ilk etapta. o da sokak kapisinin ustunde duran sadece sigortaymis gibi gorunen fakat aslinda elektriktir, telefondur, kapi Zilidir filan gibi her seyi bir araya toplayan ve butun bunlari duvarlarin icinden gecen hortumlari kullanarak (evet hakikaten bu kisim pek acayip) yapan kutu ve onun hortumlari araciligiyla baglamakti.. fakat hortumda bi tikaniklik mi ne vardi bi sure ugrasip beceremeyince evrensel yontem olan duvar delmeye gectiler. turkiye'de nedir, adam gelir deler duvari haldur huldur. sonra da siva mi dokulmus duvar mi yikilmis umrunda olmadan ceker gider, biZe de duvar boyamak olsun insaat temiZligi yapmak olsun bir takim garip isler kalir. ki olur, benim normalim bu.. efendim bu cek milleti oyle degilmis meger. adam deldi duvari, gecirdi kabloyu. sonra once evi supurdu temiZledi, ardindan apartmani. yetmedi bi de duvarin asinan kismina siva yapti filan. bi acayip..
velhasil sonrasinda gelen "internet baglayicisi"nin isi ise, ethernet kablosunu bilgisayara takip ip ayarlarini degistirip gitmek oldu.. bu kadar. ne bi sifre, ne bi modem, ne baska bisey..

su aZ once yaZdiklarimi yollamadan once okumamaya karar verdim bu arada tam bu noktada.. Zira heyecan ve sevinc karisinca oZlem sacmaliyo, biliyoruZ.. 
karistirmamak laZim tabi, carpiyo..

7 Aralık 2008 Pazar

sasiriyorum mutemadiyen..

sonunda fotografli yaZilara donuyorum.. efenim su asagidaki pencere komunist donemin vaZgecilmeZ tasarimlarindan biriymis.. halen hayret ediyorum donerek acilan pencereye..
bu da petra hanim'in dev sarap sisesi.. 1bucuk hatta 3 litrelik sarap siseleri gormuslugumuZ vardi ama boylesine "buyuk" goruneniyle ilk defa karsilasiyorum.. ustelik sadece 1,5 litre.. tuhaf memleket iste, yapacak bir sey yok..

4 Aralık 2008 Perşembe

geriye kalanlar..

ve calismali hafta biter..
elimiZde bir adet sesi olmayan ve postta bekleyen 25 saniyelik trailer (ki icime sindi cok, hatta bir adet de sure sinirlamasi olmayan -artik ne bicimse- director's cut versiyonu bile yapacagim sanirim), cok yorulmus 9 adet animasyon ogrencisi ve yapacak bir seyi kalmadi diye bosluga dusmuZ bir oZlem kaldi..

bosluga dusen oZlem napar? sacmalar tabii ki de..
soyle ki, simdi okuldan sikildim ettim filan diye soyleniyo olmamin nedenini buldum sanirim.. her seyle ayni anda ilgilenemiyorum sanki..

-- dikkat: oZlem kendisiyle celisiyor --
her seyle ayni anda ilgilenememekten kasit her seye ayni oZeni dikkati gosteremiyo olmam. yani ayni anda hem fragmani cekeyim, evde kukla calisayim, diger yandan da sacma sapan ciZim odevleriyle ugrasayim filan olmuyo gibi.. o yuZden "bana ne uf ders mers saksi gibi oturuyom anlamiyom Zaten" siZlanmasi..
ote yandan "her seyi ayni anda yapcam ben, hem illustrasyoncu olcam hem film cekcem hem kukla oynatcam hem site yapcam bana ne bana ne" simarikligi calisiyodu bi sekilde.. 
-- kendisiyle celisen oZlem bir sonuca variyor--
belki de sorun her seyi ayni anda yapamama degildir de, "ille de kendi istedigim seyleri yapcam, hem de ayni anda, hih!" durumudur.. bilemedim..


bu arada o deli soguklari gecti, tek kaZakli yasantima donmus olmaktan dolayi pek memnunum..


ha bi de, buyuyunce evinde yemek daveti verdiginde "aa cikarmayin ayakkabilari hic, gecin gecin" diyerek evinde misafirlerini ayakkabilariyla agirlayan ama normalde evde ayakkabisiZ dolasan, biraZ daha buyuyunce de bembeyaZ ama saglikli gorunen saclara sahip, muhtemelen goZluklu ve goZ kenarlarindaki kirisikliklarla gurur duyan kadinlardan olmak istedigime karar verdim..

29 Kasım 2008 Cumartesi

gelin kendimiZi taniyalim..

evet, bitiremedim kendimi taniya taniya. n'olmus!
ayrica da bastan belirteyim yok siZe fotograf motograf..

bugun hep beraber bir keZ daha ogrendik ki calisan oZlem canavar oluyomus, agZindan yuZunden ates saciyomus.. hele elektronik muZik filan bu konuda hic mi hic yardimci olmuyomus.. ya da hala dogru bir ekiple calisamamis.. ya da halen tek basinalik luksune alistigini inkar etmek icin kilif ariyomus..

fark etmeZ.. sonucta tek basinayken uc kisiyle oldugundan daha hiZli calisiyorsa bi yerde bi seyler ters gidiyo demektir..

yine de ogrencilik formuna bu noktada geri donuyorum sanirim; kiminle calismamam gerektigini ogreniyorum iste, okul baska ne icin Zaten..


velhasil, cekimlere bugun guc bela baslayip 2-3 saatte 83 kare cektik.. cok da fena sayilmaZ ama sabrim ne kadar dayanacak heyecanla bekliyoruZ.. cok heyecan hem de, uf..

27 Kasım 2008 Perşembe

calismali hafta #2

eglence devam ediyor efenim.. su asagida gordukleriniZ grup arkadaslarim olan honZa ve palma beyefendiler.. ve tum cekler gibi tabii ki gercek isimleri degil bunlar.. iste tam bu noktada firsattan istifade kac Zamandir icime dert olmus olan cekler ve isimleri konusundaki kanayan yaraya parmak basmak istiyorum..
palma gerci biraZ istisna Zira soyadindan dolayi bu sekilde seslenilmekte kendisine.. fakat oyle olmasaydi bile kimse kendisine gercek adi olan jakub'la hitap etmeyecek, onun yerine kuba'yi kullanacakti. honZa ise genel olarak butun jan'lari cagirma bicimi.. ya en tuhafi da jan svankmajer'e seslenildigini hayal etmek.. honZa svankmajer.. olmaZ ki, gitti butun kariZma.. yaZik.. bi rahat birakmiyolar isimleri..
su asagidaki de boyuna degisen setimiZin simdilik son hali..
ve evet, kafasiyla olsun takim elbisesi ve fulariyla olsun butun olarak bir nosferatu.. simdi dusununce epey keyifliydi kendilerini yapmak..
bu beyefendi de dunku talihsiZ pijama hadisesinin bas kahramani.. ustune de 18. yuZyil gomlegi yapayim dedim.. dilim varmiyo ama o da gecelik gibi oldu sanki ya.. bu arada kopegimiZ de koyuna benZedi sonunda.. bi yerlerde bi seyleri fena halde yanlis yapiyomusum gibi bi his var icimde ama hadi bakalim..
uyarilar da gelen gecenden Ziyade faZlasiyla hevesli olan grup arkadaslarima yonelik: "dokunma! islak latex" hem de iki farkli dilde.. dokunmadilar gerci sonra..
bu da talihsiZ adamimiZa sac ekerken.. ee tabi sac eken lule bicer di mi..

26 Kasım 2008 Çarşamba

flimova skola'nin calismali haftasi..

calismali hafta, yani 'working week'.. animasyon bolumundeki dokuZ kisi olarak biZim haricimiZdekiler prag'dir ostrava'dir film studyolarina gittiler calisma gormeye.. biZ de okulda michael carrington beyefendiyle kaldik. efenim ucerli uc grup olarak 'Zlinsky pes' yani 'Zlin kopee' isimli ogrenci filmleri festivaline fragman haZirlamaya basladik.. bekledigim oZledigim buymus meger. gercek bir sey yaptigimi hissediyorum sonunda.. ustelik de tema genel olarak 'alman ekpresyoniZmi'.. ekspresyonist kukla filmi!! bi oZlem ne ister ki daha..

misal hep boyle olsa sinif panayir yeri gibi.. biseyler "yapsa" insanlar, ciZmese sade filan.. daginik pis olsa, elimiZde yuZumuZde boyalar ustumuZde onluklerle geZsek okulda deli gibi filan..valla..

efenim bu da ekpresyonist filmimiZin tamamlanmamis nosferatusu.. govdesi de vardi bunun frakli filan ama bulamadim simdi.. neyse

Zlin kopee..

ekpresyonist kurban.. 70'ler pantolonu yapayim diye ciktigim yol pijama olmaya vardi. huZunluyum a dostlar..

24 Kasım 2008 Pazartesi

kis!


evet.. resmen kis geldi. fakat en acayip olan yagan karin aninda tutmasi.. karin ilk gunu otobus duragindan eve varana kadar kikirdayip durdum. kar guZel sey aslinda.. ama soguk.. cok soguk. misal su an kocaman cizmeler, 1 sweatshirt ve 3 kaZaktan olusan bir kostume sahibim.. ve hala soguk.. 

sey gibi 'soguk cok soguk daha da soguk olacak'..


12 Kasım 2008 Çarşamba

Zaman

Zaman garip şey valla. öyle bi anda geçiyo filan..
bir de festival koşuşturmacasında henüZ kurmaya çalıştığım düZenimi de kaybettim, hepten birbirine girdi her şey..
lakin farkettim ki bu bloğa unutmamak/unutsam da hatırlamak için başlamıştım ve onu bile unuttum.. velhasıl bundan sonra hatırlamaya devam edeceğim (sesli düşünme seansı)
neyse efenim. son derece korktuğum çiZgi film ödevine sonunda başladım. ve yeterli ekipmanla -ki kendileri uygun delgeç ve ışıklı masa sanırım- keyifli bile sayılabilir. kukla gibi değil tabi hiçbir şekilde ama..

26 Eylül 2008 Cuma

yuvaya doğru ilk adım..


görüp duyabileceğim en acayip evsahiplerine sahibim sanırım.. torunları ya da almanya'dan gelmiş çocuklarıymışım gibi davranmaları bi yana, beyefendi aynı Zamanda fotoğraf hocam.. her gün adeta bir karnaval!

ilk yağmur

tabi bütün bunlar yağmuru "yaşamadan" önceki tatlı anılar olarak geçsin lütfen kayıtlara.. yağmur bile sayılmaZ aslında bunlar.. nem..


velhasıl evet, filmova skola'dan yağmur sahneleri..



7 Eylül 2008 Pazar

filmova skola zlin

bu da okul.. yurttan çok da farklı görünmüyor sanki.. dediğim gibi, zlin mimarisi işte.

inşaat önü çiçeği..

okul kulesi?

en sevdiğim fotoğraf bu sanırım.. sigara içme bankları.. yaşlı, yorgun bi çift gibiler adeta.

okulun gökyüZü bu da..

dışarı çık(mış)tım!

bunlar geçen haftadan.. bi türlü fırsat bulup da yükleyememiştim fotoğrafları..

bu yurdun girişi. anladığım kadarıyla zlin mimarisi çokluk böyle.. minik tuğla duvarlar, bi sürü pencere..

bu da benim oda..

bi de böyle beyaZ topçuk gibi çiçekler var. çiçek mi meyve bilmiyorum aslında, ama pek güZel görünüyolar.. hatta geçen rüyamda birilerinin bunları yediğini gördüm, oldukça da leZZetli olduğunu iddia ettiler ama ben denemedim sanırım.. rüya işte.

şu sol kenardaki ağaca sonbahar gelmiş..

29 Ağustos 2008 Cuma

oda - detay!

odadan devam ediyoruz..

evet, çocuk gibi saatlerce ödev yapmamı sağlayan koccaman sözlüğüm.. anglicko-cesky.. evet..

ya bu konuda ne desem boş.. portakallı su ne demek ki zaten? bunun limonlusu, elmalısı, greyfurtlusu, yeşil çaylısı filan bile var. sade su mu? o da ne!!

bu da odadan görünen "dışarısı". şimdiye kadar hep ağır yükle dolaştığım için fotoğraf makinasını dışarı çıkartmadım. ama yarın haftasonu, belki mini-şehir(vice versa, heh) turu yaparım, turist olurum.:)

giriş

geç olsun güç olmasın diyerek başlamak lazım tabi..

yaklaşık bir hafta oldu. halen sadece merhaba ve güle güle demeyi biliyorum, ki ikisi de aynı kelime olduğu için çok zor olmuyor. teşekkür ederim demeyi de biliyorum ama hep unutuyorum, fena halde kaba bi insan oldum vallahi..

her şey halen doğal, olağan. kimsenin ne dediğini, etrafta ne yazdığını anlamıyorum evet. ama yabancı gibi de hissetmiyorum.
bir diğer şeyse, geçen seneki çek cumhuriyeti maceramı (macera!) büyün ölçüde kendimi keşfetmek üzerine kurmuş olduğumu farketmem. şu andaysa burayı keşfetmeye çalışıyorum sanırım..

neyse, gelelim yaşadığım -şimdilik- sadece beni barındıran yurt odasına..

odaya girişte solda mutfak, ve yepisyeni ama ötmeyen (ki bu ötme sorunu çaydanlıktan değil ocaktan galiba, suyu tam kaynatmıyor Zira kendileri.. ateşli ocak olursa taşınacağım evde bir de orda deneyeceğim bakalım)

bu da boş buZdolabım.. taşınana kadar kap kacak almamak niyetindeyim (gerçi bir bardak ve bir tabak aldım ama daha faZlasını düşünmüyorum)

bu da mutfağın karşısındaki oda, nam-ı diğer banyo.. işte bir banyo ne kadar ilginç olabilirse o kadar ilginç.

oda"m"ın girişi.. halen açılmamış-açılmışsa bile boşaltılmamış- bavulum.. ve ayakkabılar..

bloggerın fotoğraf yükleme sistemine halen tam alışamamış (ve şimdiye dek 5'ten fazla fotoğraf yüklemeye gerek duymadığım için sorun da yaşamamış) olduğum için diğer "post"ta devam edeceğim.